Görülme sıklığı en yüksek olan küçük hücre dışı akciğer kanserinde, bağışıklık
sisteminin kuvvetlendirilmesi esasına dayanan "immüno onkolojik tedavi yöntemi"nin uygulandığı iki ayrı
çalışma, hastalarda kemoterapiye
göre sağ kalım oranlarının arttığını gösterdi.
Amerika Birleşik Devletleri'nin Chicago kentinde
düzenlenen American Society of Clinical
Oncology (ASCO) 52. Kongresi'nde akciğer
kanserinde uygulanmaya başlanan, bağışıklık sistemini kuvvetlendirerek
tümörü yok etmeyi amaçlayan immüno-onkoloji klinik araştırmalarının sonuçları
açıklandı.
Dicle
Üniversitesi (DÜ) Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.
Dr. Mehmet Ali Kaplan, kongrede tedaviye ilişkin yeni
yaklaşımların ele alındığını söyledi.
Kanser tedavisinde cerrahi müdahale, radyasyon,
kemoterapi ve bu tedavi yöntemlerine daha yakın zamanda eklenen hedefe yönelik
uygulamaların, bugüne kadar tedavinin temelini oluşturduğunu ifade eden Kaplan,
ancak bu yöntemlerin ilerlemiş kanser hastalığında uzun dönemli sağ kalım ve
pozitif yaşam kalitesi sağlanmadığı için yetersiz kaldığını vurguladı.
İmmüno-onkolojik
tedaviye ağırlık veriliyor
Kaplan, son dönemde bağışıklık sistemi
kuvvetlendirilerek, tümörün öldürülmesini amaçlayan "immüno-onkolojik tedavi"ye ağırlık verildiğinin altını
çizerek, kongrede özellikle immünoterapiyle akciğer ve böbrek kanseri
tedavisinde sağ kalımı uzatan çalışmaların damga vurduğunu dile getirdi.
Akciğer kanserinin dünya genelinde en sık görülen
kanser olduğunu ve her yıl yaklaşık 2 milyon kişiye tanı konulduğuna dikkati
çeken Kaplan, akciğer kanserinin kansere bağlı ölümler arasında ilk sırada yer
aldığı ve Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl 1,8 milyondan fazla
kişinin ölümüne yol açtığı bilgisini verdi.
Akciğer kanserinin küçük hücreli ve küçük hücre dışı
akciğer kanseri (KHDAK) olmak üzere iki alt tipten oluştuğunu anlatan Kaplan,
"KHDAK, hastalığın en yaygın türü olup olguların yaklaşık yüzde 85'inden
sorumludur. İlerlemiş KHDAK hastalarında son yıllarda hedefe yönelik
tedavilerde belli gelişmeler elde edilmiş olsa da bu grup hala en ölümcül
hastalık gruplarından biri olmaya devam etmektedir" dedi.
"2
yılın sonunda hayatta kalma oranları yaklaşık 3 kat arttı"
Kaplan, kongrede ilerlemiş KHDAK hastalarında
kemoterapi ajanı olan "Dosetaksele" etken maddesine kıyasla, immünoterapi ajanı olan "Nivolumab" etken maddesini
değerlendiren iki çalışmanın açıklandığını belirtti.
2 yıllık genel sağ kalım verilerini içeren çalışmanın,
KHDAK'nin iki alt tipi olan yassı hücreli ve yassı hücreli olmayan alt
tiplerinde gerçekleştirildiğini aktaran Kaplan, şunları kaydetti:
"Nivolumab,
2 yıllık takip sonunda her iki çalışma için de iyileşmiş genel sağ kalım
göstermeye devam etmiştir. Daha önce tedavi edilmiş yassı hücreli olmayan KHDAK
hastalarında yapılan birinci çalışmada, Nivolumab
kullanan hastaların 2 yılın sonunda standart tedavi olan kemoterapiye göre
yaklaşık iki kat daha fazla hayatta olduğu gözlenmiştir.
Daha önce tedavi edilmiş yassı hücreli KHDAK
hastalarında yapılan diğer çalışmada da Nivolumab
kullanan hastaların, 2 yılın sonunda hayatta kalma oranları kemoterapiye
göre yaklaşık üç kat olarak gözlendi. Her iki çalışmadan elde edilen bu yeni
veriler, bilimsel kanıt düzeyi en yüksek olarak kabul edilen klinik çalışma
verileridir."
İlgili Haber
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder